WwW.SohBeTTe.BiZ BiR AiLeYiZ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

WwW.SohBeTTe.BiZ BiR AiLeYiZ

WwW.SohBeTTe.BiZ BiR AİLE PORTALİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 ****** ve Fenerbahçe

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
gotik_women
PReNSeS
PReNSeS
gotik_women


Kadın
Mesaj Sayısı : 1363
Yaş : 33
Nerden : sakaryhaa
Kayıt tarihi : 14/05/08

Atatürk ve Fenerbahçe Empty
MesajKonu: ****** ve Fenerbahçe   Atatürk ve Fenerbahçe EmptyCuma Mayıs 30, 2008 4:52 pm

Atatürk ve Fenerbahçe ******1
Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurucusu Mustafa Kemal ****** de Fenerbahçeli’ydi. ******, 10 Ağustos
1928 günü, 3-3 berabere biten Gazi Kupası maçından sonra üçü
Galatasaraylı ve ikisi Fenerbahçeli olan beş kişinin önünde aynen
şunları söyledi: "Burada üçe üçüz... Çünkü ben de Fenerbahçeliyim!"

5 Haziran 1932’de Kulübümüzün Kuşdili’ndeki binası yanınca, ilk bağış yine Büyük Önderimiz’den geldi.

Mustafa Kemal ******’ün kulübümüzü ziyareti sırasında, hatıra defterimize yazdığı satırlar şöyledir;
Atatürk ve Fenerbahçe ******_fenerbahce"Fenerbahçe Kulübü’nün
her tarafa mazhar-i takdir olmuş bulunan asari
mesaisini işitmis ve bu
kulübü ziyaret ve erbab-ı himmeti tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu
vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir. Takdirat ve
tebrikatımı buraya kayd ile mübahiyim."

3.5.1918 - Ordu Kumandanı - Mustafa Kemal
9 AYRI OLAYLA DOĞRULANAN BİR GERÇEK:
Son
dönemlerde yine spor çevrelerinde ******’ün tuttuğu takımlar gündemde
dolaşmaya başladı. Sanki dünyamızdan gidenlerden yeni haberler
alınırmışcasına Türklerin Atasının zaman zaman taraf değiştirdiği
izlenimleri bir çoğumuzu sadece güldürüyor.

Bazı basın yayın
organlarında, örneğin değerli spor yazarı fanatik Beşiktaşlı Kazım
Kanat’ın açıklamalarıyla büyük kurtarıcı Beşiktaşlı’ymış gibi
gösteriliyor. Atamızın ölümünden 66 yıl sonra hangi takımı tuttuğu
konusunda makaleler, hatta kitaplar yazılıyor. Adeta gaipten sesler
geliyor. Ahiretin Sesi muhabirlerinin bildirdiği haberlere göre Büyük
Atamız şimdi de BJK taraftarı. Jimnastik kulübümüzün bu konudaki son
yoğun çalışması ise Vala Somalı tarafından ******’ün mutlak Beşiktaşlı
ilan edilmesi. Kesin bir gerçek ortada dururken ******’ün hangi takıma
sempati duyduğu, hangisine gönül verdiği konusu bilinçli olarak
açılıyor, kafalar karıştırılmaya çalışılıyor. Bu kişiler ya da çevreler
güneşi balçıkla sıvamaya kalkıyorlar. Bu tip insanlara "kafa
karıştırmaloji uzmanları" demek yerinde olacak. Çünkü onların işi
ortalığı bulandırmak. Gerçekten de ortaya attıkları iddiaların kafaları
karıştırmaktan öte hiçbir değeri yok.

Galatasaraylı’lara
gelince onların yakın zamana dek, bu konuda pek sesleri çıkmıyordu.
Sadece geçmiş yıllarda birkaç yerde ******’ü şu kulübün bu kulübün
taraftarı değil kulüpler üstü saymak gerek gibi bir görüş ileri
sürdükleri görülmüştü. Son zamanlarda Fenerbahçeliliği tartışılmayan
****** Beşiktaşlılarca Beşiktaşlı ilan edilince, o denli uzun boylu
değil demek istercesine, onlarda bu konuya daha sık girer oldular.
Örneğin Galatasaray Kulübü’nün aylık resmi dergisinde birkaç kez
******’ü konu eden, onu kulüpler üstü gösterme çabalarında olan
makaleler yayınlayarak "Tarihi Bir Mektubu Gün Işığına Çıkarıyoruz"
dediler...

"ATATÜRK’ÜN FUTBOL MERAKI" adı
altında Galatasaray Müzesi Müdür Yardımcısı ve Araştırmacı Adnan Işık
yine bu konuyu işliyor. "Türk basınında zaman zaman ******’ün hangi
takımı tuttuğu tartışmaları yapılır. Herkes onu kendi tarafına çektiği
için de bir sonuca varılmaz. Bu yazıda bizim gayemiz, konuya tarafsız
bir gözle ve belgelerin ışığında yaklaşmaktır."

Bunları yazdıktan sonra,
Ali Sami Yen’in 1914 yılında binbaşı rütbesinde ki Mustafa Kemal’i
Galatasaray’ın Rumenlerle yapacağı bir maça davet ettiğini bu davetin
******’e geç ulaştığını ama yine de Mustafa Kemal’in kulüp müzesinde
hala saklanan davete teşekkür niteliğindeki cevabı mektubunu da
yayınlıyor. O mektupta ******, "Davet mektubunuzu ancak dün sabah
aldım. Fakat ben o gün doğrudan gidip maçı izledim." demektedir.
Atatürk ve Fenerbahçe ******2Galatasaray’a mektup
yazdığı için "****** Galatasaraylı" mı diyelim? Fenerbahçe, Karşıyaka
ve Altay kulüplerini ziyaret ettiği hatıra defterlerine izlenimlerini
yazıp imzaladığı için onu Fenerbahçeli, Karşıyakalı ya da Altaylı mı
sayalım? Yahut Güneş Kulübü’nü iki kez ziyaret ettiği için Güneşli ya
da mütarekede annesi Akaretler’de oturduğu için onu ziyaret ettiği
günlerde pencereden Beşiktaşlı jimnastikçileri seyredip Beşiktaşlı mı
olmuştur diyelim? Bize sorarsanız bu savların hiçbiri doğru değildir.
Onun hangi kulübü tuttuğuna en güzel cevap soyadındadır. O nasıl
Türklerin Atası ise, böyle bir soruya da cevabı kesin olarak şu
olacaktır : "Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim."

Sözün özü: İşte bu
nitelikler hangi spor kulübünde, hangi takımda hangi sporcu da ise,
****** o kulübün, o takımın, o sporcunun taraftarıdır. Buraya dek
Galatasaraylı’ların ****** konusunda ki görüşlerini özetledik. Sayın
Adnan Işık yıllardır Galatasaray müzesinde görev yapıyor. Yüzlerce
belge, bilgi her an elinin altında. Biz yine de 1914 yılında, ******
henüz Çanakkale müdafii (savunucusu) olarak bile ün kazanmamış bir
subay iken, Ali Sami Yen’in daha yüksek rütbeli Osmanlı subayları
dururken sadece binbaşı rütbesinde ki onu neden maça davet ettiğini
anlayabilmiş değiliz.

Özetle Adnan Işık,
"****** sadece Fenerbahçe kulübünün hatıra defterine izlenimlerini
duygularını yazmamıştır. Galatasaray’a da maç davetinden ötürü teşekkür
mektubu yazmıştır. Karşıyaka ve Altay Kulüpleri’nin hatıra defterlerine
de duygularını yazmıştır. Güneş Kulübü’nün Taksim Sıraselviler’de ki
lokalinde iki kez kulübün çay davetine katılmıştır. Annesini ziyarete
gittiğinde Beşiktaşlı jimnastikçileri camdan izleyip ilgi göstermiştir
gibi örnekler verdikten sonra, soyadından da belli o Türklerin
Atasıdır. Ayrımcılık yapacak bir konumda ve karakter yapısında değildi.
O nedenle tüm kulüplere aynı mesafede yaklaşmıştır." demeye getiriyor.
Bundan öte Sayın Adnan Işık’ın yazısını bağlaması da ilginç. ******
her şeye karşın illa bir takıma sempati duydu ise, "Ben sporcunun zeki,
çevik ve ahlaklısını severim." dediğine göre bu nitelikler hangi
kulüpte varsa ****** o takımın taraftarıdır demeye getirmiştir. "

******, Galatasaray
Spor Kulübü’nü kaza ile ziyaret etmiş, kulübün hatıra defterine
duygularını yazmış olsa, Galatasaraylılar, Ata’nın kulüpler üstü
tutulması gerektiğini, bu denli hararetle savunacaklar mıydı!" Bu son
cümleleri ile aslında bir bakıma sanki ******’ün Fenerbahçeli olduğunu
da saklamadan söylemiş oluyor ya neyse..! ******, Galatasaray Spor
Kulübü’nü kaza ile ziyaret etmiş, kulübün hatıra defterine duygularını
yazmış olsa, Galatasaraylılar, Ata’nın kulüpler üstü tutulması
gerektiğini, bu denli hararetle savunacaklar mıydı! Yoksa onun
Galatasaraylı olduğunu Beşiktaşlılara taş çıkartacak çeşitli sav ve
teorilerle kanıtlamaya çalışıp, savunmayacaklar mıydı..! Şimdi artık
son noktayı koyma adına bu konuyu bir kez daha tüm tarihi gerçekleri ve
kanıtlarıyla inceleyip, irdeleyeceğiz.

ATATÜRK’ÜN FENERBAHÇELİLİĞİ:
Biz
Fenerbahçeli’lerin büyük gurur duyacağı bir ayrıcalık var.
Fenerbahçe’mizi ****** de severdi ve her zaman büyük ilgi gösterirdi.
İşte sizlere Atamız’ın Fenerbahçeli’liğini, onun camiamıza olan
ilgisini gösteren, tartışmasız kanıtlayan tarihsel olayları, verileri
zaman sırasıyla sunuyoruz.

1- ATATÜRK’ÜN FENERBAHÇE KULÜBÜNÜ ZİYARETİ
Yıl
1918, Birinci Dünya Savaşı bütün hızıyla sürüyor. Düşman donanması,
Mustafa Kemal’in başında olduğu, savunduğu Çanakkale Boğazı’nı
geçememiş ve tam bir yenilgiye uğramıştı. Artık Mustafa Kemal’i başka
cephelerde başka savaşlar beklemektedir. Bu arada cepheden İstanbul’a
kısa bir tatile gelmiştir. Bu eşsiz kahramanın İstanbul’da yapacağı bir
sürü işi, bir sürü teması olacağını tahmin etmek her halde güç olmasa
gerek. Buna karşın o denli işinin arasında Fenerbahçe Kulübü’nü ziyaret
etmek istemiştir. Bu istek bizzat o yıllarda Anafartalar Kahramanı
olarak anılan Mustafa Kemal’den mi gelmiştir, yoksa yakın arkadaşı
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Sabri Toprak mı onu yönlendirmiştir orası
bilinmiyor. Ancak Sabri Bey’in onu yönlendirmiş olabileceği akla ve
mantığa daha yakın.
Atatürk ve Fenerbahçe ******2Galatasaray’a mektup
yazdığı için "****** Galatasaraylı" mı diyelim? Fenerbahçe, Karşıyaka
ve Altay kulüplerini ziyaret ettiği hatıra defterlerine izlenimlerini
yazıp imzaladığı için onu Fenerbahçeli, Karşıyakalı ya da Altaylı mı
sayalım? Yahut Güneş Kulübü’nü iki kez ziyaret ettiği için Güneşli ya
da mütarekede annesi Akaretler’de oturduğu için onu ziyaret ettiği
günlerde pencereden Beşiktaşlı jimnastikçileri seyredip Beşiktaşlı mı
olmuştur diyelim? Bize sorarsanız bu savların hiçbiri doğru değildir.
Onun hangi kulübü tuttuğuna en güzel cevap soyadındadır. O nasıl
Türklerin Atası ise, böyle bir soruya da cevabı kesin olarak şu
olacaktır : "Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim."

Sözün özü: İşte bu
nitelikler hangi spor kulübünde, hangi takımda hangi sporcu da ise,
****** o kulübün, o takımın, o sporcunun taraftarıdır. Buraya dek
Galatasaraylı’ların ****** konusunda ki görüşlerini özetledik. Sayın
Adnan Işık yıllardır Galatasaray müzesinde görev yapıyor. Yüzlerce
belge, bilgi her an elinin altında. Biz yine de 1914 yılında, ******
henüz Çanakkale müdafii (savunucusu) olarak bile ün kazanmamış bir
subay iken, Ali Sami Yen’in daha yüksek rütbeli Osmanlı subayları
dururken sadece binbaşı rütbesinde ki onu neden maça davet ettiğini
anlayabilmiş değiliz.

Özetle Adnan Işık,
"****** sadece Fenerbahçe kulübünün hatıra defterine izlenimlerini
duygularını yazmamıştır. Galatasaray’a da maç davetinden ötürü teşekkür
mektubu yazmıştır. Karşıyaka ve Altay Kulüpleri’nin hatıra defterlerine
de duygularını yazmıştır. Güneş Kulübü’nün Taksim Sıraselviler’de ki
lokalinde iki kez kulübün çay davetine katılmıştır. Annesini ziyarete
gittiğinde Beşiktaşlı jimnastikçileri camdan izleyip ilgi göstermiştir
gibi örnekler verdikten sonra, soyadından da belli o Türklerin
Atasıdır. Ayrımcılık yapacak bir konumda ve karakter yapısında değildi.
O nedenle tüm kulüplere aynı mesafede yaklaşmıştır." demeye getiriyor.
Bundan öte Sayın Adnan Işık’ın yazısını bağlaması da ilginç. ******
her şeye karşın illa bir takıma sempati duydu ise, "Ben sporcunun zeki,
çevik ve ahlaklısını severim." dediğine göre bu nitelikler hangi
kulüpte varsa ****** o takımın taraftarıdır demeye getirmiştir. "

******, Galatasaray
Spor Kulübü’nü kaza ile ziyaret etmiş, kulübün hatıra defterine
duygularını yazmış olsa, Galatasaraylılar, Ata’nın kulüpler üstü
tutulması gerektiğini, bu denli hararetle savunacaklar mıydı!" Bu son
cümleleri ile aslında bir bakıma sanki ******’ün Fenerbahçeli olduğunu
da saklamadan söylemiş oluyor ya neyse..! ******, Galatasaray Spor
Kulübü’nü kaza ile ziyaret etmiş, kulübün hatıra defterine duygularını
yazmış olsa, Galatasaraylılar, Ata’nın kulüpler üstü tutulması
gerektiğini, bu denli hararetle savunacaklar mıydı! Yoksa onun
Galatasaraylı olduğunu Beşiktaşlılara taş çıkartacak çeşitli sav ve
teorilerle kanıtlamaya çalışıp, savunmayacaklar mıydı..! Şimdi artık
son noktayı koyma adına bu konuyu bir kez daha tüm tarihi gerçekleri ve
kanıtlarıyla inceleyip, irdeleyeceğiz

ATATÜRK’ÜN FENERBAHÇELİLİĞİ:
Biz
Fenerbahçeli’lerin büyük gurur duyacağı bir ayrıcalık var.
Fenerbahçe’mizi ****** de severdi ve her zaman büyük ilgi gösterirdi.
İşte sizlere Atamız’ın Fenerbahçeli’liğini, onun camiamıza olan
ilgisini gösteren, tartışmasız kanıtlayan tarihsel olayları, verileri
zaman sırasıyla sunuyoruz.

1- ATATÜRK’ÜN FENERBAHÇE KULÜBÜNÜ ZİYARETİ
Yıl
1918, Birinci Dünya Savaşı bütün hızıyla sürüyor. Düşman donanması,
Mustafa Kemal’in başında olduğu, savunduğu Çanakkale Boğazı’nı
geçememiş ve tam bir yenilgiye uğramıştı. Artık Mustafa Kemal’i başka
cephelerde başka savaşlar beklemektedir. Bu arada cepheden İstanbul’a
kısa bir tatile gelmiştir. Bu eşsiz kahramanın İstanbul’da yapacağı bir
sürü işi, bir sürü teması olacağını tahmin etmek her halde güç olmasa
gerek. Buna karşın o denli işinin arasında Fenerbahçe Kulübü’nü ziyaret
etmek istemiştir. Bu istek bizzat o yıllarda Anafartalar Kahramanı
olarak anılan Mustafa Kemal’den mi gelmiştir, yoksa yakın arkadaşı
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Sabri Toprak mı onu yönlendirmiştir orası
bilinmiyor.
Ancak Sabri Bey’in onu yönlendirmiş olabileceği akla ve mantığa daha yakın.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
gotik_women
PReNSeS
PReNSeS
gotik_women


Kadın
Mesaj Sayısı : 1363
Yaş : 33
Nerden : sakaryhaa
Kayıt tarihi : 14/05/08

Atatürk ve Fenerbahçe Empty
MesajKonu: Geri: ****** ve Fenerbahçe   Atatürk ve Fenerbahçe EmptyCuma Mayıs 30, 2008 5:02 pm

Atatürk ve Fenerbahçe ******3
ATATÜRK’ÜN FENERBAHÇE KULÜBÜ’NÜ ZİYARETİ (Devam)
Tarih
3 Mayıs 1918, İstanbul’da parlak bir ilkbahar güneşi olduğunu
biliyoruz. Bu o gün kulüpte olanlardan öğrenilmiştir. Ayrıca yıllarca
kulübümüzün en yaşlı üyelerinden olan 1907 doğumlu Kamil Dinçay
ağabeyin kulübe çok yakın oturduğundan dolayı o günkü ziyareti 11
yaşındaki bir çocuk olarak baştan sona izlediğini bir çok yerde
anlattığını biliyorum. Savaş, Osmanlı Devleti’nin başkentinde direkt
olarak hissedilmese de sokaklarda gezen üniformalıların çokluğu bunu
anımsatıyordu. Öğleden sonra Moda’dan Kuşdili’ne giden yolda iki kişi
yürümekteydi. Bunlardan biri sivil kıyafetli sarı saçlı mavi gözlüydü.
Bu, Anafartalar Kahramanı Mirliva (Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa’dan
başkası değildi. Yanında İttihat ve Terakki Partisi Genel Sekreteri ve
Büyük Atamız’ın en sevdiği arkadaşlarından biri hatta belki de
birincisi Sabri Toprak vardı.

Zaten Birinci Dünya
Savaşı sıralarında her İstanbul’a gelişinde Sabri Bey’in Moda’daki
evinde kalırdı. Sabri Bey o sıralar kulübün o zamanki tanımıyla umumi
reisi (genel başkanı) idi. ****** bu kez de Yıldırım Orduları Grubu
Komutanı olarak Filistin Cephesi’ne giderken birkaç günlüğüne
İstanbul’a uğramıştı. Vakit öğleden sonra idi. Kuşdili Çayırı’nın
yanında ki kulübümüzün Kuşdili Lokali’ne geldiler. Çanakkale’de düşmana
geçit vermeyerek ünlenmiş artık herkes tarafından tanınan Yıldırım
Orduları Komutanı Mustafa Kemal ile Kulübü ziyarete geleceklerini Sabri
Bey önceden bildirdiği için Fenerbahçeliler onu bekliyorlardı. Önce
yorgunluk kahvesi içildi. Ardından da Dr. Hamit Hüsnü ve Elkatipzade
Mustafa Beyler ile birlikte lokalin ikinci katında kupaların olduğu
bölüm gezildi. Daha sonra Elkatipzade Mustafa Bey kendisine kulüp
hatıra defterini uzattı. Fenerbahçeli’lerin bu aziz konuğu Fenerbahçe
hatıra defterine hepinizin bildiği o ünlü sevgi ve takdir duygularını
yazmıştır.

Genç kuşaklarında daha iyi anlayabilmeleri için tarafımızdan biraz sadeleştirip, günümüzün Türkçe’sine çevrilmiştir.
"Fenerbahçe
Kulübünün her tarafta beğenilip değer verilen, ortaya çıkmış eser ve
çalışmalarını duymuş ve bu kulübü ziyaret edip bu işte emeği, yardımı
olanları tebrik etmeği görev edinmiştim. Bu görev ancak bugün yerine
getirilebilmiştir. Takdir ettiğimi ve kutladığımı buraya kaydetmekle
övünüyorum. 3.5.1918 / Ordu Komutanı Mustafa Kemal "

Son olarak kulüpten
ayrılmadan önce limonata içen Ulu Önder Atamız kulübümüzde aşağı yukarı
iki saat kadar kalmıştır. Dönüş zamanı geldiğinde bu kez Fenerbahçe
Kürek Şubesi’nin beyaz renkli iki çifte yarış teknesine (fıta)
Kurbağalıdere kenarındaki kulübün iskelesinden binildi. Kürekte
Elkatipzade Mustafa Bey vardı. Mustafa Kemal Paşa Fenerbahçeli’lere son
söz olarak: "Fenerbahçe’ye sonsuz muvaffakiyetler (başarılar) dilerim,
Allahaısmarladık" demişti.
Atatürk ve Fenerbahçe ******5
6- ATATÜRK KULÜBÜNE YARDIM EDİYOR
5
Haziran’ı 6 Haziran 1932’ye bağlayan gece Fenerbahçe’mizin Kuşdili’nde
ki ahşap lokalinde yangın çıkmıştı. Kulüp binamız içindeki, tarihsel
fotoğraflar, tüm branşlara ait malzemeler, kulübün tüm evrakları,
kütüphane ve mobilyalar bina ile birlikte tamamen yandılar. Kısaca çok
az eşya kurtarılabilmişti. Kulübümüz yuvasız kalmıştı. Gazeteler yardım
kampanyaları açtılar. Örneğin Cumhuriyet Gazetesi her gün bağış
yapanları adları ile yayınlıyordu. 20 Haziran 1932 pazartesi günü
yapılan bağışlarla o güne kadarki bağış toplamının 791 Lira’yı
bulduğunu Cumhuriyet Gazetesi’nden öğreniyoruz 21 Haziran 1932 Salı
gününe ait 2917 no’lu Cumhuriyet Gazetesi’ni elinize aldığınızda ise 1.
sayfanın sağ üst köşesinde bir haber dikkati çekiyordu. "Gazi
Hazretleri Fenerbahçe’ye 500 Lira teberru ettiler." Atamızın gönderdiği
bu 500 liralık bağış miktarını lütfen küçümsemeyin ve şunu da göz önüne
alın. ****** bu tür harcamalarını kesinlikle hep kendi maaşından,
cebinden yapardı. Yani bu bir tür devlet kesesinden hovardalık değildi.
Gazeteyi incelediğimizde 10-12 günde yapılan toplam bağış miktarının
791 Lira olduğu görülüyor. Atamız tek başına 500 Lira göndermiş ve
miktar bir anda 1300 Lira’ya fırlamıştır. Acaba ****** kendini neden
bağış yapma zorunluluğunda hissetti. Bu bağış ******’ün Fenerbahçe
Kulübü ile bir gönül bağı, bir gönül ilişkisi olduğunun en somut bir
kanıtı bence... Yukarıda sizlere Atamızın gönül verdiği kulübüne
yaptığı maddi yardımın miktarını açıkladık. Bu yardımın manevi
değerinin hesaplanamaz ölçüde olduğunu söylememize gerek yok
herhalde!..

7- "FENERBAHÇE SU TOPU TAKIMI GELSİN."
******’ün
Fenerbahçeli oluşunun bir başka kanıtı da ilginçtir. 1987’de bir
ziyaretimde rahmetli Rüştü Dağlaroğlu anlatmıştı. Onun ağzından sıcağı
sıcağına tuttuğum notları biraz kısaltarak aktarıyorum. "Şahsi
gayretlerimle Fenerbahçe su topu takımını kurdum. O zaman babam bana 5
lira haftalık veriyordu ki bu çok büyük bir meblağ sayılırdı. Ben
kurduğum takım kulüpte üvey evlat muamelesi gördüğü için istisnasız bu
paranın hepsini takıma harcıyordum. Zaten o zaman da kulübün gideri
gelirinden fazla idi. Kulüpten bir lira yardım almadığım gibi örneğin
Mahmutpaşa’dan aldığım bornozlar ve başlıklar ya çalınıyor ya
kayboluyordu. İki hafta sonra yenisini almaya gittiğimde ise aynı
renktekini bulamıyordum. Bu sıralarda ****** dinlenmek üzere Yalova’ya
gelmişti. Onun onuruna Yalova’da çeşitli spor gösterileri
düzenlemişler. Bir de Yalovalı gençler ile su topu karşılaşması
öngörülmüştü, benim başlangıçta hiçbir şeyden haberim yoktu. Bir gün
telefonum çaldı. Arayan Su Sporları Federasyonundan Rıza Sueri Bey’di.
(O dönemlerde yüzme, sutopu, yelken sporları tek çatı altında
örgütlenmişti.) Rıza Sueri bana pazar günü Termal Havuzunda Atanın
huzurunda müsabaka yapmaya Fenerbahçe su topu takımının gideceğini ve
hazırlanmamızı söyledi. Ben şaşırmıştım. Ancak o an bir şey soramadım.
İki üç gün sonra Federasyona gittim, bütün isteğim takımı Yalova’ya
götürmemekti. Çünkü o dönemdeki diğer su topu takımlarının hemen
tümünün kıyafetleri bizden çok daha derli topluydu. Sueri’ye ısrarla
Ata’nın huzuruna böyle çıkmanın saygısızlık olacağını ve başka bir
takımı Yalova’ya göndermelerini söylediğimde; "Bu imkansız, gitmek
zorundasınız" diyerek bana şiddetle karşı çıktı. Nedenini sorduğumda
ise cevabı çok kısa oldu. "Elimizde değil, Gazi Paşa hazretleri öyle
arzu ettiler".

8- "BÜSTÜMÜ KOYABİLİRSİNİZ."
******
büstlerinin her tarafa konulması ve heykelerinin dikilmesi konusunda
hassastı. Gösterişli törenlerle yurdun dört bir yanını büstler
heykellerle donatmak belli ki o eşsiz kahramana ters geliyordu. Yaşamı
boyunca bu tip davranışları özendirmemiş uygun bulmamıştı. İnsanlar
onun fikirlerini özümsemeli devrimlerinin bekçisi olmalıydı. Ancak bu
konuda istisnalardan bir tanesini Fenerbahçeliler yaşadı. Fenerbahçe
Kulübü’nün 1 Haziran 1934 yıldönümü bayramında stadına ant içerek bir
****** büstü koymak için istediği izini bizzat yine ****** kabul
etmiş ve olur vermişti. Böylelikle Fenerbahçe Stadı Türkiye’de
******’ün büstünün konmasına izin verdiği tek stat olma özelliği ve
onurunu hala taşımaktadır.

9- "FENERBAHÇE KULÜBÜ VE GENÇLİK BURADA DENİZ SPORLARI İLE UĞRAŞSIN"
Galatasaraylı
Spor Tarihçisi Haluk San 1981 yılında kaleme aldığı "Belgeleri ile Türk
spor tarihinde ******" adlı çalışmasının 129. sayfasında şöyle yazar: "ATATÜRK 1937’DE FENERBAHÇE KOYUNDA " Yıl
1937 - ****** bir yıl önce üç kez gittiği Moda koyunun Fenerbahçe
yönündeki durumunu yerinde incelemeyi uygun buluyor ve 1937 yılı yaz
aylarında yanındakilerle birlikte Kalamış ve Fenerbahçe’yi gezerek,
ilgililere önemli direktifler veriyordu. Bu konu, "Türk amatör sporunun
hizmetinde 20 yıl İstanbul - İstanbul Yelken Kulübü 1952 - 72 adlı
broşürün ilk sayfalarında şöyle bildirilmektedir: "Büyük kurtarıcımız
ATATÜRK 1937 yılı yazında Fenerbahçe’yi gezerek, yanında bulunan devlet
adamlarına ve diğer ilgililere mendireğin ve diğer yarımadanın büyük
bir ihmal içindeki durumunu göstererek: Mendireğin onarılmasını ve
Fenerbahçe’nin, gençliğin deniz sporları ile uğraşabilmesi için merkez
yapılmasını arzu ettiğini söylemişlerdir. İşte K. ATATÜRK’ün bu
emirlerini gerçekleştiren kuruluş olarak haklı ve sonsuz bir övünç
duymaktayız."

Atamız burada dikkat
ederseniz Türk gençlerinin ya da Fenerbahçeli gençlerin demiyor. (yani
burada Fenerbahçe semtinde oturan gençler kastedilmiyor. O yıllarda
Fenerbahçe burnunda ya da bugünkü Fenerbahçe semtinde zaten fazla
oturan yoktu. Adres net ve açıktır, "Fenerbahçe’nin, gençliğin deniz
sporları ile uğraşması" ya da bunu şöyle de tanımlayabiliriz: Gençlik
Fenerbahçe Kulübü’nde deniz sporları ile uğraşsın. Burada Fenerbahçeli
gençler deniz sporları yapsın..! Bu söylemde doğrudan Fenerbahçe
Kulübü’nün ve onun gençlerinin amaçlandığı çok açık bir şekilde
görülüyor. Atamızın 1937 yılında ki "Fenerbahçe Kulübü burada
(Fenerbahçe burnunda) gençliğin deniz sporları ile uğraşmasını
sağlasın." direktifi onun ölümünden yıllar sonra gerçekleşti. Cem
Atabeyoğlu’nun Hisarbank Kültür Yayınları’ndan çıkan "****** ve Spor "
1981 adlı yapıtında da aynı konu işlenmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
gotik_women
PReNSeS
PReNSeS
gotik_women


Kadın
Mesaj Sayısı : 1363
Yaş : 33
Nerden : sakaryhaa
Kayıt tarihi : 14/05/08

Atatürk ve Fenerbahçe Empty
MesajKonu: Geri: ****** ve Fenerbahçe   Atatürk ve Fenerbahçe EmptyCuma Mayıs 30, 2008 5:03 pm

Atatürk ve Fenerbahçe ******6
SONUÇ
Cumhuriyetimizin
kurucusu, Büyük Kurtarıcı ve Devrimci’nin Fenerbahçe Kulübü’ne
gösterdiği bu özel ilgi ve sevgiyi kanıtlamak için dokuz ayrı konuda
dokuz ayrı olayı, anekdotu naklettik. Bu anlatılanlar, yazılanlar ayrı
zaman ve mekanlarda geçmelerine karşın odak noktaları - ana fikir -
tektir. " FENERBAHÇE SEVGİSİ"

Bu yazdıklarımızın hepsi
tanıklarıyla ya da belgeleriyle kanıtlanmış gerçeklerdir. Bir kısmı
zamanının gazete, dergi v.b. arşivleri tarandığında görülecektir. Bir
kısmı da, o olayı bizzat yaşamış olanların daha sonra olayı üçüncü
şahıslara nakletmeleri sonucu öğrenilmiştir. Fenerbahçeli olmayanlara
sesleniyorum. Yokluktan yepyeni çağdaş bir ülke yaratan ******
hepimizindir. O eşsiz insanın Fenerbahçe’ye gösterdiği özel ilgi ve
sevgiyi yani kulübümüzün taraftarı olmasını yadırgamayın, kıskanmayın.
Sonuçta onunda herkes gibi duyguları, tutkuları, sevgileri olmasından
doğal ne olabilir. O büyük insan kendini halkından soyutlamamış ve dört
duvar arasına hapsetmemiş, hayatı boyunca halktan biri gibi davranmış
ve yaşamış bir önderdi. O eşsiz insanla ilgili bir anekdotu bu konuyla
doğrudan ilgili olduğu - örtüştüğü - için yazıyorum. Cumhuriyetin 12.
yıldönümü ile ilgili törenler, düzenlemeler nedeniyle hazırlanan ve
Ankara’nın çeşitli yerlerine asılacak dövizlerin listesi ******’e
gösterilmiş. Bunlar arasında "****** en büyük Türk’tür." "Asırlar
boyunca gelen en büyük Türk" ve bunlara benzer dövizler, afişler v.b.
vardır. ****** listedeki bu tür ibarelerin bunlara gerek yok dercesine
elindeki kalemle üstünü çizer (iptal eder) ve sadece şunu yazar: "ATATÜRK BİZDEN BİRİDİR."

20. yüzyılın eşsiz ve en
büyük insanı ATATÜRK yaşamı boyunca bütün tercihlerini, doğru
bildiklerini, inandığı gerçekleri, tutkularını, kamufle etmeden
doğrudan halkıyla paylaşmıştır. Soruyorum : Kendi anlatımı ile bizden
biri olan böyle bir insanın bir spor kulübünün taraftarı olmasında ne
gibi bir olağanüstülük ya da tuhaflık olabilir. Yüce ******’ün gönül
verdiği, taraftarı olduğu kulübü deklare etmemesi, belli etmemesi
düşünülebilir mi? Bu konuya nokta koyarken Büyük Fenerbahçeli Rüştü
Dağlaroğlu’nun "Fenerbahçe Tarihi" adlı büyük eserinde yaptığı şu değerlendirmeye tamamen katıldığımızı da ifade ederek buraya aynen alıyoruz.

"Büyük Kurtarıcının
Fenerbahçe Kulübü’ne gösterdiği bu özel ilgi, sevgi ve muhabbeti
kesinlikle yadırgamamak ve çok da görmemek gerekir. Fenerbahçe gibi
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasına her aşama ve sahada hizmet veren, her
türlü tehlikeyi göze alıp silah ve adam kaçıran, futbol takımından
hepsi subay beş elemanını SAKARYA savaşlarına gönderen, o karanlık
yıllarda en güçlü düşman takımlarını ard arda yenerek, ulusuna ümit ve
iman aşılayan ve böylece genç cumhuriyetin temel mayasında PAY SAHİBİ
olan bir kulübü Ulu Önder elbette ki özel bir sevgi ile sevecek ve
hatta 10 Ağustos 1928 akşamı yaptığı gibi. "BEN DE FENERBAHÇELİYİM.." derken bunu övünerek söyleyecekti."

****** tüm kulüplere
aynı davranmıştı ya da Beşiktaşlı idi savını ortaya atanlara son olarak
şunu yazmama izin veriniz: O Karşıyaka kulubünün defterine duygularını
yazmıştı, Altay kulübünde de aynı şeyi yapmış, bir de maçını
izlemiştir. Beşiktaşlı’ları evinin camından seyretmiş, onlarla bir kez
konuşmuş, Galatasaray’ın maç davetine teşekkür mektubu yazmış, bir kez
maçını izlemiş Güneş Kulübünün iki kez çayına gitmiştir. Tüm bunlar
onun Türk gençliğini Türk sporcularını ve spor kulüplerimizi ayrı ayrı
çok sevdiğini gösteriyor. Zaten Türkiye Cumhuriyetini gençlere emanet
edişinden de bu özel sevgi ve güven anlaşılabilir. Ancak aynı
******’ün Fenerbahçe’ye olan sevgi ve muhabbeti bir üstünlük apayrı
bir özellik taşımıştır. Çünkü Fenerbahçe Kulübü’nü ziyaret etmiş,
hatıra defterine duygularını yazmış, maçına gitmiş yaz balosuna
katılmış, yangından sonra kulübüne maddi yardımda bulunmuş, Yalova
Termal’deki gösteri maçına Fenerbahçe su topu takımını davet ettirmiş,
stadına büstünün konmasına izin vermiş, Fenerbahçe kulübü mensuplarının
deniz sporları ile iglilenmesi isteğini dile getirmiş bu konuda
direktif vermiştir. Herşeyden önemlisi tüm bunları hiç hesaba katmamıza
gerek bırakmayacak şekilde iki kez Fenerbahçeli’liğini deklare
etmiştir. ******’ün hala Beşiktaşlı olduğunu savlayanlara ya da onun
kulüpler üstü sayılması gerektiğini yazıp çizenlere bugün ne dememiz
gerektiğini siz değerli okuyuculara bırakıyorum. Eskiden bu kişilere
Kulüpçü denirdi. Bunların yaptıkları gerçekten de tam bir kulüpçülük...

Galatasaraylı Haluk San
ile Fenerbahçeli Rüştü Dağlaroğlu spor tarihçileri olarak " Türk Futbol
Tarihi" adlı kitabın hazırlanması sırasında Dağlaroğlu’nun Taksim’deki
evinde yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalardan birinde Haluk
San, Dağlaroğlu’na , " ******’ün Fenerbahçeli olduğunu biliyor muydun?
" diye sorduktan sonra Ruşen Eşref Ünaydın’dan duyduğu ******’ün Ben
de Fenerbahçeliyim dediği anektodu anlatmaya kalkınca, Dağlaroğlu "Bunu bize 1951’da Atina’da kendisi anlatmıştı. Benden başka salonda diğer atletler de vardı"
demiştir. Bu olayı Rahmetli Rüştü Dağlaroğlu’nun oğlu Müjdat anlattı.
Kendisine bu yazıda verdiği bilgiler için şükranlarımızy sunarız.


"FENERBAHÇE" DERGİSİ MART 2003 SAYISINDAN
Copyright © 1907-2003 Fenerbahçe Spor Kulübü
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
****** ve Fenerbahçe
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
WwW.SohBeTTe.BiZ BiR AiLeYiZ :: FUTBOL-TARAFTAR GRUPLARI :: FENERBAHÇE :: FENERBAHÇE HABERLERİ-
Buraya geçin: